Faruk
KADIOĞLU
Şehit Düştüğü Tarih: 25 Mayıs 2005
Şehit Düştüğü Yer: Tekirdağ
Doğduğu Tarih: 1 Ağustos 1977
Doğduğu Yer: Trabzon, Of ilçesi, Hovaza (Karşıyaka) Köyü
Mezar Yeri: Karşıyaka köyü, Of
F
Tipi hapishanelere karşı gerçekleştirilen Büyük Direniş'te, Ölüm orucuna
başladıktan kısa bir süre sonra, açlığının 15. gününde Tekirdağ F Tipi
hapishanesinde bedenini tutuşturarak şehit düştü.
Faruk Kadıoğlu, 1977 Ağustos'unda
Trabzon Of ilçesi, Hovaza (Karşıyaka) Köyü'nde, kendi
deyişiyle, halkların kardeşlik
içinde yaşadığı yöresinde, Laz ve Rum milliyetinden yoksul bir ailenin çocuğu
olarak dünyaya geldi. Yedi
kardeşin en küçüğüydü.
Yoksul
bir çay üreticisiydiler, babası aynı zamanda imamlık yapıyordu. Faruk da 16
yaşına kadar kaldığı köyde, hem çayda çalıştı, hem babası ile hafızlık,
müezzinlik yaptı. Ayakkabıyı ancak ortaokula
giderken giyebilmiştim. diye anlattığı yoksulluğa
öfkeliydi, öfkesi, İstanbul Bakırköy Lisesi''nde
okurken yatağına kavuştu. Liseli devrimci gençliğin örgütlenmesi içinde yer
aldı. Öğrendi öğretti, hızla gelişti. Önce Bağcılar'da
liseli gençliğin komitesinde yeraldı, ardından liseli
gençlik Topkapı bölgesi sorumlusu oldu.
1995'te
tutsak düştü. İşkenceler ve tutsaklık süreci, devrimciliğini büyüttüğü bir
süreç oldu. Direnişlerde yeraldı, ihaneti ve
kahramanlığı tanıdı. 1997'de tahliye oldu ve aynı alanda görevlendirildi.
19
Aralık 2000 günü, 20 hapishanede, tutsaklar kurşunlanıp diri diri yakılırken, o duvarların dışındaydı. Öfkesi volkan
oldu. Kavgasına daha büyük bir kararlılık ve inançla sarıldı. 2001'in
Ağustos'unda tutsak düştü. Artık o da F Tipi hapishanelerin hücrelerinden
birindeydi.
Faruk
Kadıoğlu, 4 yıldır Tekirdağ 1 No'lu
F Tipi Hapishanesi'ndeydi. Daha hücreye adım attığı andan itibaren tecrite karşı direndi. Direnişin en ön mevzilerinde yeralmak için her daim gönüllüydü. 12. Ölüm Orucu Ekibinde
alnına kızıl bantını kuşandı. Söz vermişti direnişe
başlarken; şöyle demişti: Sözümüz söz yoldaşlar
Sözümün eri olacağım. Şerefimle
yemin ediyorum ki, BAŞARACAĞIM
Şerefli yaşayıp, şerefli öleceğim. Şerefsizce bir yaşamın dayatıldığı günümüz
dünyasında şerefli olmak en erdemli davranışların başında geliyor.
Faruk'un son
mektuplarından:
HALKIM İÇİN
VATANIM İÇİN CANIM FEDA OLSUN
Ben Faruk Kadıoğlu.
9 Mayıs 2005 tarihinde
Fidan Kalşen 12. Ölüm Orucu Ekibi'nde bir direnişçi
olarak ölüm orucuna başladım.
Karadenizli'yim.
Karadeniz'in Trabzon ili, Of ilçesine bağlı Hovaza
köyündenim. Laz-Rum milliyeti karışımıyım. Hem Lazlık hem Rumluk var yani. 28 yaşındayım...Yedi kardeşin en küçüğüyüm. Annem-babam
hayattalar.
Çocukluğum, 16 yaşıma
kadar köyde geçti. Bu yıllar aynı zamanda yoksulluğu da derinden yaşayarak
gördüm. Ayakkabıyı ancak ortaokula gittiğimde giyebildim.
Çaycılıkla geçiniyorduk.
Çay üretiminde çifte sömürüyle karşı karşıyaydık. Hem satarken, hem de 1 yıl
sonra parasını alırken emeğimiz çalınıyordu. Bunun getirdiği, düzene olan bir
tepki vardı. Ki, bugün bile hala çayda, tütünde, findıkta
sömürü katmerli biçimde sürdürülüyor.
Bunun yanında çay
toplamanın hem emek yanı, hem de sağlıksal yanı var. Saatlerce makas sallayıp,
sonra topladığın çayları torbalara doldurur ve bayır yukarı taşırdık. 30-40
kiloluk torbalarla saatler süren bir yolcaluk yapardık...Çay toplama esnasında mutlaka su geçirmeyen
giysiler giymek zorundaydık. İklim ılıman olduğu için her mevsim yağış alıyor.
Ve çaylıklar yağmuru en çok alan bölgelerdir. Üstte su, yağmur gözükmese bile
dip taraf hep sulu, nemli olurdu.
Çaylıklara ayağımızda su geçirmez
çizmelerle giderdik mecburen. Çünkü ayağının su alması hastalıkların başlangıcı
demektir. Özellikle romatizma rahatsızlıklarının bölgemizde çokça yer almasının
nedeni budur. Bunun yanında bel ağrıları da yine çokça şikayet
edilen rahatsızlıklar arasındadır.
Dmek
istediğim şu ki; yoksulluğu derinden yaşadık. Yörede tutunamayan bir çok insan bu nedenlerle farklı yerlere göç etmek zorunda
kalmıştır.
On yıl önce tüm bu
nedenlerinde etkisiyle mücadeleye başladım. Bugün bir özgür tutsak olarak
hapishanede bulunmaktayım. Ve şimdi de bedenimi açlığa ve ölüme yatırdım. Neden
mi?
En başta üzerimizdeki tecritin kaldırılmasını, düşüncelerimizle birlikte yaşamayı
istiyorum.
Birebir, kendimin de
bizzat yaşamış olduğum yoksulluğun ortadan kaldırılmasını, çayda, tütünde,
fındıkta yaşanan çifte sömürünün son bulmasını, halkımıza yönelik her türlü
baskı ve zorun durdurulmasını, halka karşı suç işleyenlerin cezalandırılmasını,
işbirlikçilerin yargılanmasını istiyorum.
19 Aralık'ta katledilen
28 yoldaşımın katillerinden hesap sorulmasını, 5 yıldır süren ölüm orucu
direnişimizde hayatını kaybeden 118 canımızın yaşamını yitirmesinden sorumlu
olanların yargılanmasını ve cezalandırılmalarını istiyorum.
Halkımız için daha
yaşanılası bir ülke istiyorum... Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük istiyorum.
İşte tüm bunları
istediğim için bugün bedenimi açlığa ve ölüme yatırmış durumdayım.
Ve
inanıyorum yoldaşlarıma, halkıma, umudun adı, partime güveniyorum ki tüm bunlar
gerçekleşecek. Bunun huzuru ve güveni ile doluyum.
Halkım
için, vatanım için canım feda olsun.
Biliyorum ki; halk için
canını verenler sonsuza kadar halkın kalbinde yaşarlar.
Ben de bu onuru
yaşayacağımdan mutluyum.
Vatanımı ve halkımı çok
seviyorum. Anadolumuza
hayranım. Yaşamı ise ölesiye seviyorum.
Hoşçakalın! Sevgilerimle
Faruk Kadıoğlu
***
Faruk Kadıoğlu’nun bant takma
töreni konuşması:
"Denizden geldim ben/ Yakomozlar
arasından
Karadeniz'den geldim ben/ Dağların doruklarından
Fındık ve çay bahçelerinden geldim ben
Hamsi avlamaktan, tütün kırmaktan geldim
Bir elimde ondörtlü/ Bir
elimde kemençe
Kaçkarların doruklarında gezerim
Karadeniz'den çıkıp/ Halkımın deryasına dolarım.
Sudaki balık gibi/ Halkımın içinde yaşarım
Ben denizin/ ben halkımın/ öncüsüyüm.
Yoldaşlar,
Günler günleri kovaladı ve geldik bugüne...
Bugün 9 Mayıs... Bugün fidemizi toprağa saplıyoruz.
Günü geldiğinde Fidan olup çatlatacağız toprağı sonra filize duracağız. Yeni yeni tomurcuklar ekip toprağa çoğalacağız fidan, fidan...
Süreci biliyorsunuz, biliyoruz... Çok söze gerek
olmadığı zaman en önemli görevimiz. Unutmayalım ki bizler; "UMUDU YAŞATANLAR"ız... Umudu yaşatmak; herşeyden
önce politikalarımızı kavramaktan, p.mizin
ihtiyaçlarına cevap vermekten, ve tabiki
kahraman şehitlerimizi yüreğimizden hissetmekte mümkün.
Yoldaşlar, süreç Fidan gibi olmayı gerektiriyor.
Bizler; Fidan'ımızın yoldaşları olana O'nun adıyla yol alıp O'nun gibi düşmana
vuracak ve buluşacağız güneşin sofrasında. Fidan'ımız yine halay başımız
olacak. Kolkola girip son BÜYÜK halayımızı çekeceğiz.
Bugün yola çıkıyoruz. Yolculuğumuz ne uzun, ne kısa
olacak!.. Olması gerektiği gibi en uygun an ve zamanda
hedefe varacağız, vuracağız... Fidan'ımız tez canlıydı, fazla bekletmeye
gelmez; bekletmeyeceğiz...
Sözümüz söz yoldaşlar...
Sözümün eri olacağım. Şerefimle yemin ediyorum ki
BAŞARACAĞIM... Göbek adımdır şeref! Bu yanıyla şerefli yaşayıp, şerefli
öleceğim. Şerefsizce bir yaşamın dayatıldığı günümüz dünyasında şerefli olmak
en erdemli davranışların başında geliyor. Halkımızın bir kuru ekmeğe dahi
muhtaç edildiği günümüz dünyasında, şerefsizler har vurup harman savuruyor. Ama
halkımız şerefli olma onurundan da taviz vermiyor yine de önemli olan da bu...
Dolayısıyla ben de şerefimle yaşamıma son noktayı
koyacağım.
Karadeniz'in Reis'i Selami KURNAZ'ın
ardından o topraklara şehit olarak gitmek en büyük onurdur benim için. Ki öyle
de olacak. Reis'imizle o çam ağacının altında buluşacağız. Gittiğimde önce
hepimiz için başucunda saygı nöbeti tutup alnından öpeceğim. Ve tüm
özlemlerimizi dindirmiş olmanın sevinciyle soluksuzca bir sohbete başlayacağız.
Bilirsiniz bizler konuşmayı şehvetle seven insanlarız.
Can yoldaşlarım, hepinizi çok seviyorum. P.mi,
önderimi çok seviyorum. Kahraman şehitlerimizin yanına gideceğim için ç ok
mutluyum-onurluyum.
Şimdi Fidan'ımız halay başında...
Bugün halayımız ilk adımını atıyor. Önde Fidan'ımız
ardında Fidan'ın fedaileri; BİZLER
Fidan'ımıza layık olacağım yoldaşlar..
Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş
Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi
***
Faruk Kadıoğlu’nun
feda eyleminden önce yazdığı
dilekçe:
Faruk Kadıoğlu, bedenini
ateşe vermeden önce, Tekirdağ F Tipi idaresi aracılığıyla Adalet Bakanlığı’na,
Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na ve savcılığa bir dilekçe yazıp bıraktı. İşte
tarihe alevlerin arasında kaydedilen dilekçe:
Ben Faruk Kadıoğlu,
Fidan Kalşen 12. ölüm orucu ekibinin bir direnişçisi
olarak 9 Mayıs 2005 tarihinde ölüm orucuna başladım. Ölüm orucuna başlama
nedenlerimi dillekçemde de ayrıca belirtmiştim.
Tekrar etmeyeceğim.
5 yıldır zulme ve tecrit işkencesine karşı büyük bir
direniş gerçekleştiriyoruz. Bugüne kadar 11 ölüm orucu ekibi yola çıktı. 118
kahraman yoldaşımızı bu uğurda şehit verdik, yüzlercemiz
sakat kaldı. Aradan geçen 5 yılın her saniyesinde zulümle, sansürle, baskıyla
ve eşkıyalık yöntemlerinin her türlüsüyle karşılaştık. Kimyasal gazlarla
yakıldık, kurşunlandık. İşkencelere uğradık. Ama kararlılığımızdan bir an olsun
geri durmadık.
Şimdi 118 ölüm, yüzlerce sakat ve zulüm
politikasının üzerine faşist TCK-CİK yasaları ile tecrit işkencesi yasal hale
getirilecek.
Elbette nazi kafasıyla
hazırlanan ve her maddesi direnişimizin kırılması, direnme hakkımızın yok
edilmesini amaçlayan bu yasalar bizleri şaşırtmıyor.
Çünkü adını aldığımız Fidan Kalşen
yoldaşımızın dediği gibi; siz düşmansınız. Sizler ne bu vatanı sevebilecek
yüreğe, ne de halkımızı sevebilecek saflığa sahipsiniz.
Siz Nazilerin soyundan gelen ve yeryüzünün tek
gerçek teröristi ABD’nin işbirlikçi iktidarının kuklası, insanlığın
yüzkarasısınız.
Başta ülkemiz olmak üzere, Irak’da,
Filistin’de, Afganistan’da dökülen her damla kanın sorumlusu olarak tarihte hak
ettiğiniz yeri aldınız. Şimdi benim feda eylemimle bir kez daha tarihe adınıza
yakışır bir şekilde geçeceksiniz.
Bu eylemi
bu kadar "erken" gerçekleştirmemin nedeni; Faşist CİK yasanızı gözden
geçirminiz, tecrit işkencesinin kaldırılması için
uyarı amaçlıdır.
118 rakamına bir kişi daha eklenir diye hesap da
yapabilirsiniz. Ancak geride tecritin kaldırılması
için ölüme gönüllü yüzlerce insanın olduğunu, 5 yıldır aynı kararlılık ve
inançla yoluna devam eden bir iradenin olduğunu unutmayın.
Bugüne kadar çokca ifade
ettik. Bizler ölme meraklısı değiliz. Aksine yaşamayı çok seviyoruz. Ancak,
yaşatmak için zulmün karşısında ölüm kaçınılmazsa, bunu da seve seve yerine getirmekten kaçmayız, kaçmıyoruz.
Bu uğurda ben de ‘ölüm sefa gelsin, hoş gelsin’
diyorum.
Ölüm orucuna başladıktan sonra faşist Tekirdağ F
tipi idaresi ve onun disiplin kurulunun her bir üyesi, gelen giden mektuplarıma
imha kararı verdi. Aileme gönderdiğim zarfın içinden kimi şeyleri çalarak nasıl
bir ahlakın temsilcisi olduğunu gösterdi. Bunlar da yetmedi 1 ay mektup cezası
verdi.
Yoldaşlarımdan, arkadaşlarımdan, dostlarımdan,
ailemden gelen mektupları engelleyerek onların sevgisinden, onur ve gururundan
mahrum kalacağımı, moralimin bozulacağını sandılar.
Ama yanıldılar. Aksine her uygulama kararlılığımı
daha da perçinledi. Sevgimi daha da büyüttü.
Feda
eylemim aynı zamanda bu acizliklere, kafatascılara da
verilen bir cevaptır.
Tekirdağ 1 nolu hapishanesinin şu anki müdürlerinden
faşist Mustafa Dolunay, Yusuf Kafadar ve Disiplin Kurulu üyeleri, faşist
karaları onaylayan Tekidağ savcıları, hakimleri ve bu politikadan birinci dereceden sorumlu olanlar;
huzurla kına yakabilirler.
Ama bilsinler ki, hiçbir şey unutulmaz. Ergeç hesabı sorulur. Hiçkimse
"biz emir kuluyuz" diye kendini kurtaramaz. Nazi subayları insanları yakarken,
derilerini yüzerken de aynı şeyi diyorlardı. Ama bu onların suçsuz olduğunu kanıtlamıyordu.
Fazla söze gerek yok.
Bugün kendi irademle feda eylemi yapıyorum.
Tecriti kaldırın, ölümleri
durdurun!
Faşist yasaları geri çekin!
Bunları yapmadığınız sürece feda feda
deyip beyninizde patlamaya devam edeceğiz.
Direnme hakkımızı savunmaya devam edeceğiz.
Tecrit işkencedir.
Sorumlusu devlettir. Emperyalistlerdir. ABD’dir, AB’dir.
Hesabını soracağız. Bugün ben ölüm orucu eyleminde
hesabını soruyorum. Yarın diğer yoldaşlarım hesap sormaya devam edecek.
Biz, devrimciyiz. Siyasi kimliğimizi, düşüncelerimizi,
direnme hakkımızı yok edemezsiniz.
Ben de kendi özgür irademle feda eylemi yapıyorum.
Cezalarınızı da yasalarınızı da başınıza çalıyorum.
Ölümlerden, tecriti
uygulayanlar, yani sizler sorumlusunuz ve bunun hesabını vereceksiniz.
Yaşasın ölüm orucu direnişimiz!
Yaşasın feda eylemimiz!
25
Mayıs 2005
Faruk
Kadıoğlu
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Faruk Kadıoğlu’nu Anlatıyor: